Bir ülkede hukuk devletinin varlığını anlamanın en kolay yolu, kanun kitaplarını okumak değil, gündelik hayatta adaletin nasıl işlediğine bakmaktır.
Oysa bugün en çok tartıştığımız mesele tam da bu: Hukukun varlığı ile uygulanışı arasındaki makas hızla açılıyor.
Kanunlar yerli yerinde, kurallar yazılı, ilkeler belli… Ama hukuk devletinin en kritik bileşeni olan “öngörülebilirlik”, çoğu vatandaş için bir lüks haline geldi.
Bir soruşturmada hızlı işleyen mekanizma, bir diğerinde aylarca sessiz kalabiliyor. Bir davada ölçülü görünen yaptırım, benzer bir olayda sert bir sonuç doğurabiliyor. Bu tablo da doğal olarak hukuk güvenliğini zedeliyor.
Oysa hukuk devleti dediğimiz şey, sadece devletin güçlü olduğu bir sistem değildir; aynı zamanda bireyin de devlete karşı güçlü olduğu bir düzendir. Bu yüzden adalet terazisinin iki kefesinden biri kamu gücünü, diğeri bireyin haklarını temsil eder. Kefe aşağı yukarı oynadıkça adalet de eğrilir.
Bugün ihtiyaç duyulan şey yeni kanunlar yazmak değil; mevcut kuralların tarafsız, tutarlı ve eşit şekilde uygulanmasıdır. Çünkü hukukun gücü, metinlerinin sertliğinden değil, uygulayıcılarının adalet bilincinden gelir.
Adalet, ancak herkese aynı mesafede durduğunda “adalet” adını taşır.Bu sebeple denetim mekanizmalarının etkin işletilmesi
eşitlik ilkesinin güçlendirilmesi için önemli bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır .
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Av.Kevser Yıldırım
Herkes İçin Aynı Hukuk Mümkün mü?
Bir ülkede hukuk devletinin varlığını anlamanın en kolay yolu, kanun kitaplarını okumak değil, gündelik hayatta adaletin nasıl işlediğine bakmaktır.
Oysa bugün en çok tartıştığımız mesele tam da bu: Hukukun varlığı ile uygulanışı arasındaki makas hızla açılıyor.
Kanunlar yerli yerinde, kurallar yazılı, ilkeler belli… Ama hukuk devletinin en kritik bileşeni olan “öngörülebilirlik”, çoğu vatandaş için bir lüks haline geldi.
Bir soruşturmada hızlı işleyen mekanizma, bir diğerinde aylarca sessiz kalabiliyor. Bir davada ölçülü görünen yaptırım, benzer bir olayda sert bir sonuç doğurabiliyor. Bu tablo da doğal olarak hukuk güvenliğini zedeliyor.
Oysa hukuk devleti dediğimiz şey, sadece devletin güçlü olduğu bir sistem değildir; aynı zamanda bireyin de devlete karşı güçlü olduğu bir düzendir. Bu yüzden adalet terazisinin iki kefesinden biri kamu gücünü, diğeri bireyin haklarını temsil eder. Kefe aşağı yukarı oynadıkça adalet de eğrilir.
Bugün ihtiyaç duyulan şey yeni kanunlar yazmak değil; mevcut kuralların tarafsız, tutarlı ve eşit şekilde uygulanmasıdır. Çünkü hukukun gücü, metinlerinin sertliğinden değil, uygulayıcılarının adalet bilincinden gelir.
Adalet, ancak herkese aynı mesafede durduğunda “adalet” adını taşır.Bu sebeple denetim mekanizmalarının etkin işletilmesi
eşitlik ilkesinin güçlendirilmesi için önemli bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır .