Bir olay yaşandığında hep aynı manzarayı görüyoruz: İnternete sınırlama geliyor. Kimimiz “İyi oldu, kaos çıkmaz” diyor, kimimiz “Bu benim özgürlüğüme müdahale” diye tepki gösteriyor. Peki neden aynı şey bazılarımıza güven verirken, bazılarımıza tehdit gibi geliyor?
Aslında mesele çok basit: İnternet dev bir orman gibi. İçinde şifalı otlar da var, zehirli mantarlar da. Kimimiz o mantarı ayırt edebilecek kadar bilgili ve dikkatliyiz, kimimiz ise yanlışlıkla yiyebiliriz. Otoriteler bu yüzden en hızlı çözümü seçiyor: Ormanın kapısını kilitlemek.
Kapatınca ne oluyor?
• Bir kesim rahatlıyor: “Artık kimse zehirlenmeyecek.”
• Bir kesim öfkeleniyor: “Ben zaten dikkat ediyordum, neden benim de yolumu kapattınız?”
İşte bu yüzden kafalar karışıyor. Çünkü aynı hareket, birine korunma, diğerine kısıtlama gibi görünüyor.
Kapatmak kısa vadede güvenlik sağlıyor, doğru. Ama uzun vadede bizi sorgulamayan, ayırt etmeyen, kendi kararlarını veremeyen bir topluma dönüştürüyor. O yüzden asıl mesele kapının açık olup olmaması değil; bizim o ormanda nasıl yürüdüğümüz.
Unutmayalım: Eğer bilinçli bireyler olursak, zehirli mantarı da görürüz, uçuruma yaklaşmayız. Ama her seferinde kapıyı bir başkası kilitliyorsa, bir gün fark ederiz ki hayatımızın anahtarı da onların elinde.
Soru şu: Gerçekten korunuyor muyuz, yoksa sadece kısıtlanıyor muyuz?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayşe Kök
İnternetin Kapısı: Koruma mı, Kısıtlama mı?
Bir olay yaşandığında hep aynı manzarayı görüyoruz: İnternete sınırlama geliyor. Kimimiz “İyi oldu, kaos çıkmaz” diyor, kimimiz “Bu benim özgürlüğüme müdahale” diye tepki gösteriyor. Peki neden aynı şey bazılarımıza güven verirken, bazılarımıza tehdit gibi geliyor?
Aslında mesele çok basit: İnternet dev bir orman gibi. İçinde şifalı otlar da var, zehirli mantarlar da. Kimimiz o mantarı ayırt edebilecek kadar bilgili ve dikkatliyiz, kimimiz ise yanlışlıkla yiyebiliriz. Otoriteler bu yüzden en hızlı çözümü seçiyor: Ormanın kapısını kilitlemek.
Kapatınca ne oluyor?
• Bir kesim rahatlıyor: “Artık kimse zehirlenmeyecek.”
• Bir kesim öfkeleniyor: “Ben zaten dikkat ediyordum, neden benim de yolumu kapattınız?”
İşte bu yüzden kafalar karışıyor. Çünkü aynı hareket, birine korunma, diğerine kısıtlama gibi görünüyor.
Kapatmak kısa vadede güvenlik sağlıyor, doğru. Ama uzun vadede bizi sorgulamayan, ayırt etmeyen, kendi kararlarını veremeyen bir topluma dönüştürüyor. O yüzden asıl mesele kapının açık olup olmaması değil; bizim o ormanda nasıl yürüdüğümüz.
Unutmayalım: Eğer bilinçli bireyler olursak, zehirli mantarı da görürüz, uçuruma yaklaşmayız. Ama her seferinde kapıyı bir başkası kilitliyorsa, bir gün fark ederiz ki hayatımızın anahtarı da onların elinde.
Soru şu: Gerçekten korunuyor muyuz, yoksa sadece kısıtlanıyor muyuz?